Çocuklara Güvenmek
Güven duygusu yeterli olmadan başarılara imza atabilmek öyle kolay bir şey değildir. Çocuklar ve gençler henüz yetişkin değillerdir. Psikososyal yönden erginliğe ve olgunluğa ulaşmış değillerdir. O, adı üzerinde çocuktur. Çocuk ile yetişkinlik arasında bir konumdadır. Bir erişkine çocuk denilse bu yerine göre hakaret kabul edilebilir. Çünkü çocuk tabii ki olgunlaşmamış, gelişmesi devam etmekte olan anlamlarındadır. Çocuklar ve gençler henüz psikososyal gelişim evreleri içersinde olduklarından elbette o anne, baba, ebeveyn, öğretmen, idareciler vd. gibi kimselerin yardımlarına, sevgilerine, yerine göre korumalarına ihtiyaç duyacaktır. Ona güven duygusunu vermede bu insanlar usta olmalıdırlar. Çocuğun ve gencin sosyal çevresini oluşturan bu bireyler onlara güven duygusu vermekle de görevlidirler.
Annelik, babalık, öğretmenlik, ebeveynlik, idarecilik tek kelimeyle onun büyüğü olmak kolay değildir. Bunun sorumlulukları vardır. Bu sosyal çevre bireyleri çocuklara ve gençlere güven duygusu aşılayabilecekler yahut da bunu beceremeyeceklerdir. Bazı çocuklar ve gençler de kendi kendilerine güven duygusu kazanabilme de yetenekli olabilirler. Bu doğuştan getirilen türlü yeteneklere de bağlıdır. İnsanlar içersinde deha seviyesinde olabilen değerler de pek seyrek de olsa çıkmaktadır. Böyle özelliğe sahip insanlar için durum farklıdır. Ama böyle yüksek yeteneklere sahip kimseler istatistik olarak söylersek son derece azınlıktadır. "Aşığa Bağdat sorulmaz ufukları aşar gider" şarkı sözünde belirtildiği gibi, onlar adeta burada belirtildiği şekilde hedeflerini aşıp gidebileceklerdir. Deha seviyesine ulaşmış, nice değerli dünya liderleri vardır ki hiç uygun olmayan şartlarda yetişmiştir, yine de evrene damgasını vurabilmiştir. Bunları olumlu işler yapmış büyükler için söylemekteyiz. Olumlu işler yapmamış fakat o da dünyada ünlü olmuş, dünyayı kana bulamış nice başka özellikteki bireylerde vardır ki bunların anlatıldığı yer psikopatoloji kitaplarıdır. Nereden bakarsak bakalım, insanların çok büyük bir kısmı çocukluk ve gençlik dönemlerinde çevrelerinin kendilerine verdikleri türlü psikososyal yaklaşımlara göre bir yön bulmaktadırlar. Pekiyi öyle ise onlara güven duygusu kazandırabilmek için ne yapacağız. Mademki güven duyguları kazanmaları gerekiyor, mademki çevresindeki yetişkinlere bu konuda görevler düşmektedir, öyle ise bunları
Öğrenelim. Özetle şunlar verilebilmelidir:
1. Onun bizim çocuğumuz, gencimiz olduğundan dolayı sevinç ve mutluluk duyduğumuzu onlara şu veya bu şekilde hissettirebilmeliyiz. Şu veya bu şekilde ne demektir. Yani her vesileyle anlamındadır. Onlarla konuşmalarımızda, onlardan beklentilerimizde vs. Her türlü fırsatı kullanarak yeri, geldiğince her vesileyle bunu yapabilmeliyiz. Onun bizim çocuğumuz bizim gencimiz olduğundan dolayı normal olarak sevinç ve haz duymamız normaldir. Bu sevinci ve hazzı duyamamak anormalliktir. Normalde herkes çocuğunu gencini sever ve sevmelidir de, onun sevilmeyecek davranışları ve halleri varsa da yine bu sevgi karşılıksız olarak sürdürülmelidir. Sevginin bir tarifi de karşılıksız verilmesi gereğidir. Zaten çocuk ve genç artık sevilmeyecek tutum ve davranışlar içersine girmişse bunda onu yönetenlerin de durumları, onunla etkileşimleri de yerine göre suçlanmalı, eleştirilmelidir. Aile "Ben bu çocuğumdan yahut gencimden dolayı sevinç ve mutluluk duymuyorum, o benim canıma yetti" diyebilir.
Hemen belirtelim ki bu normal bir ifade değildir. Çocuk ve genç elbette başta ailesi olmak üzere çevresine beraberinde bazı fedakârlıkları da yapmaları görevini verecektir. Ama bunu bir fedakârlık olarak değil de görev olarak yapmak gereklidir. Biz yetiştirenlere olan borcumuzun bir bakıma ödenmesidir bu. Bizleri nasıl ki yetiştirdilerse biz de çocuklarımızı gençlerimizi yetiştireceğiz ki böylece biz de toplumumuza karşı ve yapmamız gereken görevlerden birisini daha yapmış olabilelim. Çocuk sahibi olmak isteyen insanların belki büyük bir kısmı "Bir çocuğum olsun toplumumuza karşı görevlerimi yapayım, ailem beni nasıl yetiştirdiyse ben de böylece onlara karşı borcumu ödeyeyim" gibi düşünmeyebilir.
Öyle ise çocuğa ve gence güven duygusu verebilmenin birinci yolu onunla olmaktan dolayı duygularımızın olumlu olduğunun ona hissettirilmesi olayıdır. Çocuk ve gencin kendi kendine güven duymasında bu bize göre en önemli ve birinci olarak bilinmesi gereken husus olmaktadır. Çocuk ve genç "annem, babam, ailem beni seviyor, ben ailenin önemli bir üyesiyim, ben olmazsam onlar pek üzülür, perişan olurlar, ben aranan istenen bir kimseyim" diyebilmelidir. Bu duygu onlara kazandırılmalıdır.
2. Çocuk ve genç yenilgiye düşülmeden daha çok sevilmelidir. Yani çeşitli sabırsız davranışlarla onlar eleştirilip durulmamalıdır. Sevginin yalnız çocuk ve gençler için değil tüm insanlar için gerekli bir ihtiyaç olduğu bilinmelidir. Konuyu uzatmak istemiyorum ama sevgi hayvanların, bitkilerin bile çok ihtiyaç duydukları özel ve güzel bir kavramdır. Sevgi ile hayvanların ıslah edildiğine dair örnekler çoktur. Yalova`da bir serada yani çiçek yetiştirilen camlı odalarda, bir bahçıvan hem işini yapar ve hem de radyodan sık sık şarkı türkü dinlermiş, radyonun sesinin ulaştığı yerdeki çiçeklerin daha güzel büyüdüğünü gözlemiş, uzmanlar olayı incelemişler ve anlamlı bir şekilde şarkı sesi ile büyüyen çiçeklerin daha güzel ve kaliteli olduğu gerçeğini tespit etmişler. Ben bir hayli duydum, sayın okuyucularımızdan da duyanlar olmuştur, evlerinde çiçek yetiştiren bahçıvanlığa meraklı kimi hanımlar çiçekleri ile konuşuyorlarmış onlara güzel olduklarını söylüyorlarmış, onları seviyorlarmış, böyle yapıldığında çiçeklerin daha iyi gelişme gösterdikleri görülüyormuş.
Sonuç şudur: sevgi bu kâinatın temel taşlarındandır. Sevgisiz hiçbir şey olmaz denilebilir. Burada da çocuklara ve gençlere kendi kendilerine güven duyabilmeleri için yenilgiye düşmeden yani usanmadan, bıkmadan, zaaf göstermeden, unutuvermeden yeterli sevgi gösterilebilmelidir, verilebilmelidir.
Sevgi nedir, sevgi nasıl gösterilir diye de sorulacaktır. Son derece yerinde sorudur. Sevmek hakkını vermektir. Çocuğun ve gencin ailesi üzerindeki hakkının ne olduğu incelenmeli, öğrenilmelidir ve çocuklara ve gençlere bu hakları verilmelidir. Birinci hakları çocukların ve gençlerin psikososyal özellikleri ve başarılı uyumlarının esasları konularında ebeveynlerinin ve kendisine vasilik edenlerin bilgili ve duyarlı olmalarıdır. Hak demek yalnız parasal meseleler için anlaşılmamalıdır.
3. Daha çok sevgiye ihtiyacı olan çocuk ve gence daha çok sevgi gösterilmelidir. Eğer bunlar kardeş ise, aralarında kıskançlık duygusunun gelişmemesi için bu sevgi bir diğerinin olmadığı zaman daha çok verilmek suretiyle yerine getirilmelidir. Bu da açıktır. Biraz süratlenmek için artık uzun açıklamalara girmeyeceğiz. Çünkü daha anlatılması gereken pek çok konumuz bulunmaktadır. Ancak şu kadarını söylemek gerekir ki her çocuğun ve gencin sevgiye ihtiyaçları farklı farklı olabilmektedir. Belki kaba bir benzetme ama bir fikir verebilir. Bazı insanlar bir kap yemekle doyarlarken bazıları da biraz daha yemek isteyebilir. Buna benzetilebilir. Herkese doyana kadar yemek vermek gibi bir benzetme yapabiliriz. Ama söylediğim gibi yemek ile sevgi aynı kefeye konulmamaktadır. Bu sadece bir örnektir. Öyle ise sevgide kısırlık, cimrilik yapılmamalıdır.
Bu yapılırken de çocukların ve gençlerin aralarında bir kıskançlık doğmamasına azami özen de gösterilmelidir. Sevgi kuvvettir. Sevgi karanlık yolları aydınlatan bir ışıktır. Bu ışık ile güven duygusu arasında kuvvetli "bir bağ vardır. Sevilen, ilgi gören, sevgiye doyan çocuklarda güven duygusu daha çabuk gelişmektedir. Kendine güven duygusu olmayan çocuk ve gencin de hayatta başarılı olması hayli zordur. Yetişkin psikiyatrisinde de kendine güven duyamamak sorunuyla hekime gelen vakalar sayı olarak az değildir. İncelendiği zaman görülmektedir ki o kimse sevgiden uzak kalmış, çoğu zaman da hep aşağılanmış, hor görülmüş kimselerdir. Karıkoca ilişkilerinde de bu hal sıkça görülebilmektedir.
4. Meşgale terapisi yapılmalıdır. Yani çocuklar ve gençlerin boş zamanları kendileri, aileleri ve çevre için en faydalı bir şekilde değerlendirilmelidir. Eli boşluk çok kötü bir olaydır. "Eli boşluk her kötülüğün anasıdır" diye çok güzel bir atasözümüz de vardır. Çocukların ve gençlerin kendilerine güven
duyabilmelerinde meşgale terapisi (occupational therapy) meşguliyetle tedavi etmek oldukça yaygındır. Boş zamanı olmayan dünyada belki hiç kimse bulunmayacaktır. Herkesin kendine göre bazı boş zamanları olabilecektir. Bunları en yapıcı bir şekilde değerlendirmek için de güzel planlar yapılabilmelidir. Mutluluk, kendine güven başarısının üzerindedir. İnsanın mutlu olabilmesi için, kendine güven duyabilmesi için önce başarması lazımdır. Tembel tembel oturan bir insanın kendi kendine güveni haliyle giderek körlenecektir.
5. Yarı meslek ağırlığında bir uğraş türü olan hobi`ye çocuğun ve gencin sahip olabilmesi için aileler çok gayret etmelidirler. Herkesin kendine göre bir mesleği, uğraşı olanı vardır, olmalıdır, olabilir. Hobi yarı meslek ağırlığında bir uğraş türüdür. Yani insan bu hobisiyle para kazanmaz ama ileride başı sıkıya gelirse bu hobisi sayesinde kendisine bir başka ekmek kapısı bulabilir. Örneğin bir doktor bu hekimlik mesleğinin yanında iyi bir besteci ve müzisyen olabilir. Bir nevi arabanın el freni gibi diyebiliriz. Büyük fren tutmazsa, el freni bir dereceye kadar yardımcı olabilir. Çocuğun ve gencin kendi kendilerine güven duyabilmeleri için boş zaman faaliyetlerinin daha üstünde olan yarı meslek ağırlığında bir uğraş türlerinin becerilerinin olabilmesi çok faydalıdır.
Buna daha açık bir ifade ile ikinci bir meslek de diyebiliriz. İnsanın ikinci mesleğinin olması güven duygusu kazanabilmelerinde oldukça faydalıdır. Unutulmamalıdır. Görüldüğü gibi bunlarda çocuk küçüklüğünden itibaren düşünülmelidir ve aileleri tarafından yapılabilmelidir. Güven duygusu "kendine güven duy" demekle olmamaktadır. Bunun da bir alt yapısı vardır. Eğer ol demekle oluverecek olsaydı bunca terapistlik alanlarına ne ihtiyaç olacaktı.
6. Çocuğun ve gencin ailesinin, özellikle anne babasının birbiriyle iyi geçinen insanlar olması bunların kendi kendilerine güven duyabilmelerinde ciddi önemli unsurlardan birisidir.
Kan-koca arasında geçimsizlik olabilir, olmaması iyidir ama ne yazık ki olabilmektedir. Bir dereceye kadarı olağan sayılabilir. Çünkü iki değişik kişilik bir arada yaşamaktadır vs. Ama bunlar normal hayatı sarsmamalıdır. Bizim eşe tavsiyemiz şudur. Kan-koca olarak birbirinizle ilgili sorunlarınızı çocukların olmadığı zamanlarda konuşunuz. Örneğin o uyurken olabilir, çocuk okuldayken de olabilir. Ama çocuğun yahut gencin yanında kan-koca sorunlarınızı ortaya dökmeyiniz. Münakaşa etmeyiniz. Bunun çocuklarınız ve gençleriniz üzerine çok zararı olacaktır. Dolayısıyla bu zarar dönüp dolaşıp yine size fatura edilecektir. Kan-koca her zaman tartışıp durmamalıdır. Karı-koca pürüzlü meseleler varsa bunları görüşmeleri için haftanın belli bir gün ve saatini belirlemelidirler, örneğin her salı saat 22.00-24.00 arasında bir gündemle toplanılması gibi, bu süre içersinde görüşülecek meseleler eşler tarafından bir kağıda notlar halinde yazılır ve toplantı günü geldiği zaman bunlar sıra ile ele alınır ve görüşülür. Nasıl ki işyerimizde her zaman toplantı olmamaktadır. Haftanın, ayın muayyen gün ve saatinde yapılması gibi, burada da böyle bir takvim söz konusu olabilmelidir. Böylece o toplantı gününe kadar zaten çok meseleler güncelliğini kaybedecektir, belki unutulacaktır. Eğer öyle olmazsa da o zaman toplantıda enine boyuna tıpkı işyerlerimiz-de yaptığımız toplantı gibi ciddi boyutlarda gerçekleştirilebilecektir. Bu güzel bir yöntemdir. Sonuçta çocuğun ve gencin kendi kendilerine güven duyabilmeleri için anne ve babalarının birbirleri ile iyi geçinmeleri çok gerekli ve faydalıdır. Karı-koca kavgalarının çocuklar üzerindeki olumsuz yönlerinin başlarında onların kendi kendilerine güven duygularını zedelemesi olduğu unutulmamalıdır.
7. Aile, çocuklar ve gençler arasında eşitliğe değil adalete riayet etmelidir. Bu ne demektir? Kardeşler arasında-tabii eğer kardeşler varsa- eşitliğe değil adalete riayet edilmelidir. Bunun onların kendilerine güven duymalarıyla olan ilişkileri şöyledir:
Diyelim yedi ve oniki yaşlarında iki çocuğu olan bir aile vardır. Yedi yaşındaki çocuğun ihtiyacı yaşı beş yaş daha ileri kardeşinden farklı olabilecektir, örneğin küçüğe çikolata büyüğe harçlık olabilir vs. büyüğe büyük, küçüğe küçük hediye verilmelidir. Herkesin ihtiyacı oranında, durumuna uygun değerlendirme yapılmalıdır. Bir memur ile onun amiri, müdürü durumunda olan iki kimsenin aynı ücreti almaması gibi bir olay burada da vardır. Birisi o kadar yıl çalışmış, dereceler sahibi olmuş bir kimsedir, çocukları büyümüştür, ihtiyaçları artmıştır vs. diğeri ile genç, yeni memurdur. Görüldüğü gibi burada eşitlik yoktur adalet vardır. Derslerine çok çalışmış, sorulan iyi bilen bir öğrenci ile bunun aksi olan bir kimseye aynı notun verilmemesi de burada örnek olarak zikredilebilir. Öyle ise kardeşler arasında eşitliğe değil adalete riayet edilmelidir.
Delikanlı çocuğa verilen harçlık ile çocuğa verilen harçlık elbette bir olmayacaktır. Adil olmak çocukların ve gençlerin kendi kendilerine güven duyabilmelerinde etkilidir. Çünkü bilinmelidir ki bu iki grup da henüz psiko-sosyal erginliğe ve olgunluğa tam olarak kavuşmuş değillerdir. Böyle olmaz ise çocuk şımarabilir, genç de üzülebilir "Kardeşimin ağabeysiyim, aramızda bu kadar yıl yaş farkı vardır, ona da aynı para veriliyor, bana da, bu adalet midir? Demek ki beni annem babam sevmiyor, tabii olacağı bu, zaten beni hayatları boyunca hiç sevmediler, onların varsa yoksa çocukları küçük kardeşimdir" diye düşünmesi de bir bakıma normaldir. Böyle olunca ne olacaktır, bu gencin kendine güven duygusu iyi gelişmeyecektir. Kendine güveni azalacaktır.
8. Çocuklara ve gençlere kendilerine güven duygularının gelişebilmesi için bir diğer faktör de: Onların sosyal çevreden gerektiği şekilde karşılık görebilmeleridir. Karşılıkgörebilmek yani insanlar tarafından ciddiye alınmak, muhatap kabul edilmek, desteklenmek, beğenilmek herkes için temel psikolojik ihtiyaçlardan, beklentilerdendir. Bu olmaz ise elbette güven duygularının oluşması ve gelişmesi zorlaşacaktır. Gelişmiş ise de bu durumdan zarar görecektir. Bunun için çocuğun ve gencin sosyal çevreden ihtiyacı olan mukabele görebilme beklentisini bilerek çaba sarf etmeliyiz. Onların çevrelerindeki kimselerden daha farklı olabilmeleri için küçüklüklerinden itibaren kendileri buna göre yetiştirilmelidir. Örneğin akranları içersinde onun keman çalması ve müzik ile meşguliyeti ona özel bir ilginin doğmasına sebep olabilecektir. Bu da onun çevreden karşılık görme psikolojik ihtiyacını daha iyi karşılayacaktır. Arkadaşları çevre onun için "Ne kadar güzel, bak derslerinin yanında bir de müzikle meşgul oluyor, keman çalıyor, konservatuara gidiyor" diye takdir hisleri duyabilecektir. Böyle bir hal onun kendi kendine güven duygusu duymasını kuvvetlendirecektir. Bu keman örneği sadece bir misaldir, elbette daha pek çok farklı becerilerin geliştirilmesi için ona kazandırılacak alışkanlıklar da burada sayılabilir.
9. Diğer konular: Çocukların ve gençlerin kendilerine güven duyabilmeleri için aileleri tarafından onlara verilmesi gereken diğer bazı hizmetler şöylece özetlenebilir:
Onlara yaşam amaçlarının belirlenmesinde hizmet edilmesi, onlara niçin yaşıyoruz, yaşamaktan amacımız, hedefimiz, idealimiz nedir gibi konularda köklü roller verebilmeliyiz. Çocuk ve gencin belirlenmiş iyi istikbal planları olabilmelidir "Ben büyüyeceğim vatanıma, milletime, aileme, topluma hizmet edeceğim, ben büyüyeceğim iyi bir doktor olacağım" gibi hedefleri olabilmelidir. Hedefini bilmeyen çocuk ve gencin haliyle kendi kendine güven duygusu da iyi bir gelişme seyri gösteremeyebilecektir ve en ufak sarsıntıdan rahatsız olacaktır. Oysa iyi bir amaca doğru gittiğini bilen kimse o hedefin güzelliği karşısında şimdi çekmekte olduğu sıkıntıları rahatlıkla tolere edebilecektir. Yani çocuklara ve gençlere bir hedef verilebilmelidir, bir amaçları olabilmelidir ki bu değerli arzularına kavuşabilmek için çalıştıkları hatırlansın, onun zevki ile sıkıntıları unutabilsin. Güven duygusu için bunların değeri tahminlerin de üzerinde büyüktür.
Çocuklara ve gençlere kendilerine güven duygulan duyabilmeleri ve bunu geliştirebilmeleri için düşünce ve anlama zevki kazandırılmalıdır. Böylece olayları akıl süzgeçlerinden geçirerek onlardan doğru neticeler çıkarabilme yetenekleri de geliştirilmelidir. Bunun için onlarla meşgul olmak lazımdır. Çocukların ve gençlerin psikososyal özellikleri ve başarılı uyumlarının esasları dâhilinde çok değerli hizmetlerin onlara götürülebilmesi mümkündür. Yeter ki bilgi; ilgi, destek, sevecenlik, hoşgörü, sabır, ilmi rehber edinmek gibi güzel meziyetlerle önce o çocuk ve gençlerin aileleri donanmış olsunlar, esasen böyle olunca daha burada saymak istediğimiz kimi konularda okuyucularımızın akıllarına gelebilecektir. Çocukları ve gençleri yarınlara iyi bir şekilde hazırlamak zannedildiği gibi zor değildir. Bir kilidin şifresi bilinirse onu açmak bir an meselesidir. Bunu da buna benzetebiliriz. Çocukların ve gençlerin de tanınabilmesi için diyelim onların da psikososyal özellikleri ve başarılı uyumlarının esasları gibi şifreleri vardır. Bunlar bilinirse kilidin açılması an meselesi olacaktır.